Yediler Manastırı

Bu sayımızda sizleri Bafa Gölü civarındaki birçok kilise ve manastırdan en eskisi olan Yediler Manastırına götüreceğim. Fotoğraf çekimleri için sıklıkla gittiğim Bafa Gölü’nde hep merak ettiğim yerler arasında bulunuyordu. Yerel halkına yerini sorduğum zaman sanki hemen köşe başında derler gibi parmakları ile ilerideki dağı gösterip “Hemen şuracıkta” diyorlardı. Ama bulunduğumuz yerden bakınca gösterdikleri yerde hiçbir şey göremiyorduk. Ve hep başka programlarımız olduğu için bir türlü gitmeye fırsat bulamadık.

 

Nihayet Yediler Manastırını gezmek için bir program yapıp bu kez Bafa Gölü’ne o amaçla gittik. Bodrum’dan sabahın erken saatlerinde yola çıkıp Bargilya’dan geçerken artık standart’a bağladığımız Flamingoları fotoğraflayıp yolumuza öyle devam ettik. Önce yanımızda getirdiğimiz kahvaltılıklarla Kapıkırı köyünde gölün yanına karnımızı doyurduk. Bir müddet oyalandıktan sonra yine Kapıkırı köyünde bulunan Heraklia Antik Kenti’ne ait Kale, tiyatro ve Nekropolis’i gezdik. Bu mini gezimizde biz 3 arkadaş’a 3’de köylü kadın eşlik etti. Bizlere rehberlik ettikten sonra dinlenmek için durduğumuz bir anda bohçalarından satılık ürünlerini çıkarıp sergilemeye başladılar. Daha önceki gidişlerimizden böyle bir şeyin olacağını tecrübe etmiş olsak da, yine onca yol bize eşlik eden teyzelerimize kıyamayıp yemeni, bileklik, kolye gibi şeyler satın aldık.

 

Artık Yediler Manastırına doğru yola çıkmanın vakti gelmişti. Manastır, kapıkırı köyünün hemen yanındaki Gölyaka köyü sınırları içerisinde, köyün kuzeyinde bulunuyor. Araba ile köyün içine kadar girilebiliyor fakat sonrasında 2 km mesafeyi yürümek gerekiyor.

 

Biz köye girmeden evvel zirveye çıktığımız vakit keyif birası içmeyi düşündüğümüzden yol üzerindeki marketten alışveriş yapacaktık. Fakat market kapalı olunca birayı geçtik su bile alamadan yürüyüşe başlamak zorunda kaldık. Zira o civarda başka hiçbir yerde market tarzı bir yer yok.

 

Köyün içerisinde çok dar sokaklarda araba ile ilerledik ama aracı nereye bırakacağız ve yürüyüşe nereden başlayacağız konusu bizi biraz yordu. Sorabileceğimiz kimseleri de bulamadık. Bir anda biten yollar karşısında aracı manevra yaptırmak da bir hayli zordu. En sonunda aracımızı bir yere bırakıp yürüyerek gidiş yolunu bulmaya çalıştık.

 

Bir evin önünden geçerken duyduğumuz bir sesle, biz de onlara seslenip yol tarifi yapmalarını istedik. Sağ olsunlar nereden gideceğimizi güzelce anlattılar fakat bu seferde süt ve peynir satmaya çalıştılar. Her rastlaştığımız kişinin bize ısrarla bir şeyler satmak istemesi bizleri biraz üzdü açıkçası.

 

2 Km.’lik patika yol üzerine yapılan işaretlemeler ile kaybolmadan Manastıra rahatlıkla varabiliyoruz. Fakat kimi yerdeki yol ayrımı gibi olan yerlerde işaret göremeyince biraz tedirgin olup yüreğimizin götürdüğü yeri deneyip doğru yolu bulduk.

 

Bu 2 km.’lik mesafe düz bir yol olmadığı için yaklaşık 1 buçuk saat sürüyor. Ama manastıra ulaştığınızda buna değiyor. 10.yüzyıldan kaldığı tahmin edilen Manastır’da iki kilise, bir şapel, bir sarnıç ve 11 Keşiş hücresi bulunuyor. Bölge sakinlerinin “Ecinni Kayaları” adını verdiği ilginç görünümlü kayalar üzerinde bir de “Sığınma Kalesi” olarak adlandırılan kale bulunuyor.

 

Ama en ilgi çekici yer “Yediler Mağarası” . Burası tek başına duran ve üstte şemsiye şeklinde sarkan kubbesi fresk ile donatılmış bir kaya. Mağara içerisindeki Freskler İsa’nın yaşamına, yaptıklarına ve ölümüne ilişkin sahnelermiş. Tapınak, vaftiz ve dönüşüm sahnesiyle başlayan freskte, mağaranın dar kenarında Lazarus’un dirilişi yer alırken, arka kısım uzun kenarda İsa’nın çarmıha gerilişi, mezar konusu ve anastasis sahnesi yer alıyor.

 

Kubbe biçimli çıkıntının alt kısmında, mağaranın arka duvarında ayakta duran figürlü fresklerin kalıntısı yer almaktaymış. Bu fresklerde bir Aziz ve iki baş melek görünüyor. Bunların ortasında da olasılılıkla tahtta oturan bir Meryem Ana resmi bulunuyormuş.

 

Elbette tarihe verdiğimiz zarar burada da sıklıkla görülüyor. Sprey boyalar ile üstlerine yazı yazılmamış olsa da, fresklerdeki yüzlere bilinçli olarak zarar verilmiş.

 

Yediler Manastırını gezdikten sonra geldiğimiz yoldan tekrar geri dönüyoruz. Dönüşte iniş yapacağımız için daha kolay olduğunu düşündüğümüz yol, en az çıkış kadar zorluydu. Ve yanımıza su almadığımız için geçirilen pişmanlıkla 1 buçuk saat sonra aracımızın başına dönmüş bulunmaktayız.

Burası güzel bir yürüyüş rotası, fakat yaz aylarında o güneşin altında buraya varmak çok daha zorlayıcı olacaktır. Özellikle bahar aylarında gidilmesini tavsiye ederim. Ve hangi mevsim giderseniz gidin yanınızda mutlaka su bulundurun