İassos

Berkin’in Gözünden İassos

Bu ay ki yazımda sizlere günü birlik gitmiş olduğum İassos antik kentinden bahsedeceğim.  Kentin ismi konusunda farklılıklar var. Bir çok yerde İasos yazılsa da, Lassos ve Lasos ismini de kullananlar mevcut. Ama resmi kaynaklarda İassos yazıldığı için bende yazımda bu şekilde kullanacağım.

 

Antik kent Güllük körfezi sahil şeridinde  Kıyıkışlacık mahallesinin içerisinde bulunuyor. Kıyıkışlacık’a gelen birisi de Bodrum’a gelmiş olduğunu söylese de aslında Milas’a bağlı bir mahalle. Milas’a 28 km. Bodrum’a ise 59 Km uzaklıkta üç tarafı denizle çevrili bir yarımada üzerindedir.

 

Bizde 4 arkadaş havaların da güzelleşmesini fırsat bilerek fotoğraf gezisi yapmak istedik. Hem fazla uzak olmamasından hem de ben daha evvel görmediğim için İassos’a gitmeyi tercih ettik. Sabah’ın erken saatlerinde hafif bulutlu bir havada yola çıkmış olsak da, Kıyıkışlacık’a varıp arabadan indiğimiz an yağmur çiselemeye başladı. Çabucak biter diye umduğumuz yağmur’un dinmesini beklerken merkezdeki bir kahvede çaylarımızı içtik. Fakat umduğumuz gibi olmayıp, yağmur hızlanmaya başlayınca Antik kalıntılara doğru aracımızla devam ettik.

 

Şiddetlenen yağmuru bir miktar arabada bekleyerek geçirdikten sonra azalması ile birlikte zeytin ağaçlarının altında kendimizi koruya koruya dolaşmaya başladık. İlk etapta artık İassos ile özdeşleşmiş olan Liman ağzında yer alan Mendirek Kulesini görmek istedim. Ortaçağ yapısı olan bu kulenin karşıtı olan kule yıkılmış. Kullandıkları çağlarda her iki kule arasına zincir gerilmek suretiyle istenmeyen tekneler limana alınmazmış.

 

Yağmur’un artık tamamen dinmesi ile birlikte tepeye doğru çıkmaya başladık. Kale ve surların bulunduğu bu bölgede koruma altına alınan bir yer dikkatimizi çekti. Dışarıdaki tabelada buranın “Mozaikler Evi” olduğunu öğrendik. “Tepenin güney yamaçlarında, doğal bir teras üzerinde, diğerlerine göre daha gösterişli bir ev bulunur”  açıklaması ile başlayan yazıda yapının MS 2. Yüzyıla ait olduğu bildiriliyor.

 

Mozaikler evi dışında antik kentin diğer önemli yapıları Agora, Bouleuterion, Tiyatro, Akropol, Artemis Tapınağı’da yarımada üzerinde yer alıyor. Düzlük olan kısımda bulunan Agora’da, birden fazla döneme ait yapılar üst üste yer almaktaymış. Bu dönemler Erken Bronz Çağı 1’den (MÖ 3300-3000) Geç Bizans (MS 1261-1453) dönemine kadar uzanmaktaymış.

 

Topraklar verimsiz olduğu için kentin başlıca geçim kaynağı balıkçılıkmış. Zamanla bir çok şeyin değişmiş olmasına rağmen geçim kaynağı halen değişmemiş. Tabi ki yolumuz oraya kadar düşmüşken geçim kaynağına bizim de bir katkıda bulunmamız gerekiyordu. Sabah ilk vardığımızda denizden limana gelen balıkçılar yakaladıkları balıkları dükkanlara veriyorlar, siz de oradan istediğiniz balığı seçip balık pişirme evlerinde yiyebiliyorsunuz. Hoplaya zıplaya çıktığımız tepelerin yorgunluğu ile martı sesleri eşlerinde deniz kenarında “Acaba tekrar üstümüze yağmur yağar mı” endişesi ile Çupralarımızı yedik. Yağmur yağmadı ama antik kentin tam üzerinde küçük bir gökkuşağı çıktı.

 

Hem sezon olmayışı hem hafta arası olması hem de hava şartlarından dolayı sanırım mahallede misafir olarak bir tek biz vardık. İçtiğimiz çayın da, yediğimiz yemeğin de fiyatı oldukça uygundu. Yaz aylarında da fiyatlarında, kalabalığın da fazla artacağını tahmin etmiyorum.  Günü birlik ya da hafta sonu tatilleri için oldukça kafa dinlemelik bir yer Kıyıkışlacık. İassos Antik Kenti’ni doyasıya gezdikten sonra “Ceyar’ın Yeri”nde oturup köy halkından “Yunuslu Çocuk” hikayesini dinlemek eminim sizleri de çok mutlu edecektir.