Yollar

Gezelim görelim yollar

 

Şimdiye kadar bu bölümde sizlere hep gezdiğim yerler hakkında yazı ve fotoğraflar sundum. Fakat bu yazılan yerlere giderken birçok kez güzel an ve fotoğraflar denk geliyor. Gittiğim bölge harici olduğu için bunları ekleyemiyordum.

Bu ay yollarda denk gelip fotoğrafladığım ve beğendiklerimi kısa notlar ile sizlerle paylaşmayı düşündüm.

 

İlk Fotoğrafımız Manisa’dan geliyor. 1 Ekim Sabahı Kadıkalesi’ne doğru giderken Manisa’ya yaklaştığımız anda gökyüzünde sadece spil dağının üzerinde bulut kümesi vardı. Aracımı hemen durdurup fotoğraflamak istedim. Fakat durduğum açıdan çekim yaparsam hem yol, hem de birçok elektrik teli kadrajda olacaktı. Önce karşıya geçtim ama yine tellerden kurtulamamıştım. Biraz ilerledim, sonra yolun aşağısına doğru yürümeye başladım. Ve sonunda kendimi birer metrelik otların arasında ve arabadan bir hayli uzaklaşmış halde buldum.

Bu fotoğrafımı da Gölcük gezisi esnasında çekmiştim. Gölcük çok sevdiğim bir yer olduğu sürekli giderim. Yazı fotoğraflarımda da 4 mevsim fotoğraflarından karışık olarak seçmiştim. Fakat 15Nisan’da  gittiğim gün İstanbul’dan gece çıkmıştık yola. Bolu’ya vardığımızda henüz hava aydınlanmamıştı. Ve gün doğumunu izlemek için Abant’a gittik. Aracımızın içerisinde oturup havanın aydınlanmasını beklerken yağmur başladı. Tan vaktine yakın siste çökünce yağmurun altında bir elimde şemsiye, diğer elim tripod üstündeki makinemde. Çokça üşüyerek çektiğim, ama çok sevdiğim fotoğraflarımdan biridir.

Riva ve şile çekimlerini yapmak için buralara defalarca gittim. Bir çoğunda da farklı yollar kullandım. Bunlardan bir tanesinde Şile’den evvel modelli bir çekim için polonezköy yakınlarda bir orman içine girdik. Çekim esnasında yanımıza çok tatlı bir teyze yaklaştı. 3-4 dakika konuşup, teyzemiz bizler için dua ettikten sonra tekrar yoluna koyuldu. Bu fotoğrafım bana birçok fotoğraf sitesinde başarı kazandırdı. Ayrıca 2011 yılında “8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü” fotoğraf sergisinde sergilenmeye layık görüldü.

 

Sapanca yazısı için eylül ayında tekrar gitmem gerekiyordu. Sabah İstanbul’dan yola çıkarken sanki yaz havası geri gelmişti. Ama ne var ki Dilovasından geçerken şiddetli bir yağmur başladı. Bir müddet sağanak yağmur altında gittikten sonra aracımızı yol kenarına çekip halen İzmit’in belli bölgelerine yağan yağmuru fotoğraflama şansımız oldu.

 

Ekim’in ortasında Bodrum’dan dönerken güzel hava ilerledikçe kötüleşmeye başlıyordu. Söke yakınlarında iken yolun sağ tarafında hayal meyal görünen bir gökkuşağı gördük. Hemen aracımızdan inip fotoğrafını çektik. Şimdiye kadar birçok doğa olayını fotoğraflamış olsam da hiç gökkuşağı çekmemiştim. Büyük bir sevinçle tekrar yola koyulduktan bir süre sonra Balıkesir-Pamukçu yolunda bu sefer tam gökkuşağı gördük. Hem de çift halkalı idi. O güne kadar hiç görmemiştim. Aracımı hemen kenara çekip yolun altındaki çamurlu alanın içine girerek çekmiştim bu fotoğrafı. Fotoğrafları çekip arabaya bindikten sonra birçok fotoğrafta yağmur damlalarının objektifime gelmesinden dolayı lekeleri fark ettim. Hemen lensi temizleyip tekrar dışarı çıkıp , tekrar çamurlu alana girip çektiğim bir fotoğraftı bu.

 

Bu yıl Kaş’a gittiğimde fırsat bulup kaputaş’a gidememiştim. En son yıllar önce sezon başlamadan gittiğimde yüzlerce merdiven inip sahilde ancak 5-6 kişiye rastlamıştık. Ama şimdilerde oraya turlar düzenlendiği için gayet kalabalık. Hatta ıssız bir yolda bir anda trafik sıkışması bile yaşatıyor. Otobüste olduğum için inip aşağıya fotoğraflayamadım. Camın arkasından olduğu kadar çekebildim. Ama o tarafa yolu düşenlerin mutlaka gidip görmesi için bu fotoğrafı paylaşıyorum.

Yakın da olsa birçok geziye geceden çıkmayı uygun görüyorum. Birçok tanıdığım gece zifiri karanlıkta ne fotoğrafı çekeceksin diye düşünse de bazı fotoğrafları çekebilmek için zifiri karanlığa ihtiyacımız var. Ağustos ayında Perseid meteor yağmuru için şort ve tişörtlerimiz ile Düzce-derdin/Büyük yayla’ya gittik. 1650 rakıma çıktığımızda aracımızda ki termometre -3 dereceyi gösteriyordu. 6-7 saat dışarıda o soğuğu hissettikten sonra aşağıya inerken aracımızda kalorifer ve koltuk ısıtmaları sonuna kadar açıktı. Ama ne olursa olsun samanyolunun gölgesi altında bir gece geçirmek her şeye değerdi.

 

Dönüş trafiğinden dolayı Avrupa yakasına fazlaca geçmesem de birkaç yazımı o tarafta gerçekleştim. Yakın civarda Anadolu yakasında fazlaca anlatılacak yer kalmadığı için önümüzdeki günlerde çokça trafiğe takılacağız. Tekirdağ taraflarından geçerken bu yol acaba nereye gidiyor diye düşünüp sahile girdiğimiz yerden bir fotoğraf. Bu fotoğrafı beğenince başka yollar acaba nereye çıkıyor diye birçok yere girdik. Ama en son girdiğimiz Silivri ye yakın yerlerde 2009 yılındaki sel felaketinin izlerini halen çok sıcak görünce moralimiz bir hayli bozuk dönmüştük evimize…..

 

Bodrum, Turgutreis, Kadıkalesi, gümüşlük…. Hepsinden dönüşte uğrayıp kahvaltı yaptığımız tek yer. Bafa gölü. Dönüş için şayet sabah erken saati tercih ediyorsanız mutlaka uğranılması gereken bir yer Bafa. Kahvaltı için olmasa bile, dinlenme açısından göl kenarında çay ve kahve içmenin keyfi muhteşemdir. Genelde hep bulutsuz yakaladığım kadraj bu sefer bana kıyak yapmıştı. Ama hiç o karşıdan görünen yere gidemedim. Önümüzdeki sene bodruma giderken önce oraya gidip tam karşıdan bu fotoğrafı çektiğim yerleri fotoğraflamak istiyorum.

 

Ve birçok yolculuğumun gidişi ya da dönüşünde bana eşlik edenler. Topçular-Eskihisar arasında vapurla geçerken vapur ile yarışan martılar. İstanbul’dakilerden daha farklı olduklarını düşünüyorum. Muhtemelen yol biraz daha uzun olduğundan daha da tecrübeliler. Defalarca fotoğraflarını çektim ve yıllarca yine hepsinin fotoğrafını çekeceğim.