Bir Yıldırımın Hikayesi

 

538406_10150804092483763_979103153_n

 

Evosangels Dergisi Kasım 2010

Fotoğraf çekmeye başlamadan evvel de başladıktan sonra da yıldırım fotoğrafları hep ilgimi çekmişti. DSLR bir makine aldıktan sonra birçok konuda fotoğraf çektim. Fakat tahmin ettiğiniz gibi yıldırım fotoğrafı çekebilmek sadece bizlerin elinde olan bir şey değil. Başka konular ile ilgili çekim yapmadan evvel program yapılır, mekan ayarlanır, çekim konusuna göre ekipmanlar hazırlanır. Aksi bir durum olduğu zaman 1-2 gün ertelenebilir. Yıldırım fotoğrafı çekmek için ise bunları yapmaya vakit yoktur. Ne zaman ve nerede olacağını bilemedeğimiz bir konudur.

Bazı geceler evde otururken yağmur ve ardından çakan şimşekleri gördüğüm vakit hemen ekipmanımı hazırlar pencereyi açıp yıldırım’ı çekmek için uğraşırdım. Kadrajı çok iyi ayarlayamasam da, en azından bir yıldırımı çekmeyi dilerdim.

Yaz mevsiminin başlarında bir gece evde otururken yağmurun sesini duydum ve ardından gelen şimşekleri gözlemledim. Evin balkonundan çekim yapmaya başladım, fakat kadrajımı nereye doğrultsam yıldırım farklı bir yere düşüyordu. Ancak o gecenin sonunda binaların arasından da olsa iki görüntü çekmeyi başarmıştım. Beni tatmin eden bir fotoğraf olmasa bile amacıma bir adım daha yaklaştığımı gösteren bir çalışmaydı.

20 Haziran pazar günü saat gece yarısını gösterirken eve dönüş yolunda inanılmaz bir yağmur başladı. Ve bu sefer ne yapıp edip en iyi görüntüyü yakalayacağımı düşünerek harekete geçtim. İlk olarak aklıma gelen yüksek bir bölgeye giderek etrafı iyi görmek ve böylelikle bir çok noktaya hakim olarak, yıldırımın kadraj içerisinde olmasını sağlamaktı. Bunun içinde yer olarak Çamlıca tepesini seçtim.Uygun bir yer bulduktan sonra tripodumu kurup 55-250mm lensim ile makinemi çekime hazırladım.

Çok fazla yağmur yağdığı için elimdeki tek şemsiye ile makinemi koruma altına aldım. Arka arkaya 30’ar saniyelik bir çok poz çektim. Kullandığım objektif af(autofocus) özelliği olmasına rağmen gece karanlıkta çekim yaptığım için o özelliği kapatıp kendi netliğimi kendim yaptım. Diyafram ayarını da 16’ya getirdim. Uzun süreli pozlama olduğundan, fazla aydınlık olmaması iso ayarımı makinemin el verdiği en düşük ayar olan 100 iso da kullandım.  Ve en önemlisi uzaktan kumandam o zamanlar olmadığı için 2 saniyelik geç çekim yapıyordum. Çünkü ister istemez deklanşöre basıldığı vakit makinede bir titreme oluyor ve netlik kaybına yol açıyor. 2 saniyelik geç çekimle en azından deklanşöre basıp elimi çektikten 2 saniye sonra çekim başladığı için titreme olayından kurtulmuş oluyorum.

O gece yaklaşık 70 kare çekim yaptım ve en az 50 karede yıldırımı yakalamıştım.  30’ar saniyelik uzun pozlama yaptığım için bazen aynı kare içinde 2 ve ya daha fazla yıldırım olduğu da oluyordu. Gecenin sonlarına doğru bu görüntüyü yakaladım ve çok az bir süre sonra makinemin bataryası bitti. Yanımda yedek bataryam olmadığı için fotoğrafları gözden geçirme şansım da yoktu.  Bir an evvel eve gidip hafıza kartını bilgisayarıma takıp fotoğrafları görmek istedim. Ve evde gördükten sonra gerçekten büyük bir mutluluk yaşadım.

Benim fotoğrafımın hikayesi böyle. Başka fotoğraflarda ve başka hikayelerde buluşmak üzere.